Onarıcı adalet anlayışı, cezalandırıcı adalet sisteminin yetersizlikleri nedeniyle oluşan ihtiyaçlar üzerine ortaya çıkmıştır. Mağdur fail arabuluculuğu olarak da bilinen uzlaştırma kurumu onarıcı adaletin en yaygın uygulamasıdır. Mağdur odaklı bir anlayış çerçevesinde vücut bulan kurum, esasen fail yönüyle de ciddi farklılıklar öngörmektedir. Uzlaştırma, faili yaptırım tehdidi altında beklemekten ibaret pasif konumundan kurtarıp, iletişim ve ahlaki yükümlülükler temelinde hatasını telafi etme imkânına kavuşturan aktif bir konuma getirmektedir. Bu yönüyle kurumun çocuk failler bakımından ayrı bir anlam taşıdığı da ifade edilmelidir. Zira suça sürüklenen çocuk sıfatı ile işledikleri her suçun mağduru kabul ettiğimiz çocukları korumak ve menfaatlerini gözetebilmek için salt yaptırım esasına dayalı cezalandırıcı adalet sisteminin mümkün olduğunca dışarısına çıkarmak gerekmektedir. Bu nedenledir ki, birçok ülkede de uzlaştırma kurumu öncelikle çocuklar hakkında uygulanmaya başlanmıştır.Çocukların düşünsel ve bedeni açıdan yetişkinlere nazaran daha yetersiz olmaları nedeniyle çocuk adaleti kavramı gelişmiştir. Nitekim yetişkinlerle çocukların tamamen aynı kurallara tâbi tutulması mümkün değildir. Bu bağlamda uzlaştırma kurumunun da suça sürüklenen çocuklar bakımından farklı kurallar taşıması gerekmektedir. Türk ceza hukukuna girdiği ilk günden bu yana yapılan birtakım değişikliklerle kurumun kapsamı suça sürüklenen çocuklar lehine genişletilmiş ise de bu düzenlemeler kısıtlı nitelikte kalmıştır. Hâlbuki uzlaştırma kurumu, suça sürüklenen çocuklar yönüyle bir bütün olarak ele alınarak kapsamı, uzlaştırmacı nitelikleri, çocukların katılım ve irade beyanı hakları gibi konular yeniden düzenlenmelidir. Elbette bu düzenlemeler yapılırken temel kıstas çocuğun yüksek yararı olmalıdır.