Yapı işlerinin maliyet ve emek yoğunluklu bir alan olması göz önünde bulundurulduğunda, yapı faaliyetinde taraflar arasındaki menfaatlerin dengesinin sağlanması oldukça önem arz etmektedir. Yapı alacaklılarının, söz konusu sermaye kullanımı neticesinde üstlendikleri rizikolardan kaynaklı olarak uygulamada ödeme ve ifa sorunları ortaya çıkmaktadır. Genel olarak iş sahiplerinin, yapı işindeki ilerleme ile ortaya çıkan ekonomik değer fazlası üzerinden alt yüklenici ve zanaatkarlara ödeme yapma tercihi özellikle alt yüklenicilerin emeklerinin ve kullandıkları malzemelerin karşılığını alamama tehlikesi ile karşı karşıya kalmalarına neden olmaktadır. Bu risklerin yapı alacaklılarının üzerinde demoklesin kılıcı gibi varlık göstermesi sektörde güven içinde faaliyet gösterebilmesini engellemektedir. Dolayısıyla güvenli olmayan ticaret ortamı, bünyesinde faaliyet gösteren firmaların stres yükünü artırarak kredibilitelerini düşürmekte ve ekonomik faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Söz konusu bu gerekçelerle kanun koyucun yapı alacaklılarının haklarının korunmasına yönelik özel hükümler getirmiştir.
Bu kapsamda çalışmada; yapı alacaklısının kanuni ipotek hakkının amacı, ortaya çıkma nedenleri ile rehin sistemi içerisindeki konumundan bahsedilmektedir. Daha sonrasında ise yapı alacaklısının kanuni ipotek hakkının hukuki niteliği, taraflar, konusu üzerinde durularak tescil süreci ve sonuçları, sıra, öncelik hakkı ve sona ermesi bölümleri de detaylı olarak incelenmiştir. Özellikle geçici tescil şerhine ilişkin uygulamada karşılaşılan sorunlar ve söz konusu kanun maddesinin nasıl uygulanması gerektiğine yönelik sorulara cevap aranmaya çalışılmış, doktrin ve Yargıtay kararları ışığında tartışmalara yer verilmiştir.
Çalışmamızda, TMK m. 893/3 maddesinin uygulama sahasının genişlemesine katkıda bulunmak ve uygulanmasının önün açılması amaçlanmaktadır.